NUSALOBA-SİCALOBA (Gelinlik-Damatlık)

NUSALOBA-SİCALOBA

(Gelinlik-Damatlık)

            Günümüzde uygulanmayan ancak şimdi yaşlı sınıfında sayılanların dedeleri ve ninelerinin bile uyguladığı, hatta anne babalarımızın da uyguladığı Arhavi örf ve adetlerinden birisi de nusaloba –sicaloba âdetidir. Bu adetten yöremizde genellikle bayanlar kaçamaz ve uygulamak zorunda kalırlardı. Bazı yörelerimizde bu gelenek “OT’K’OBU” diye de adlandırılmaktadır. Eski dönemlerde eğlence amaçlı yapılan bu geleneğimiz nedeni ile senelerce kaynana, kayınpederi ile konuşmayan gelin sayısı yadsınamaz sayılardadır.

            Bu geleneğimizin uygulanmasında eziyet amacı kesinlikle olmazdı. Ancak birbirlerine saygı ve sevgi duyan ebeveyn ve gelin, damatlar bu geleneği uygulamaktan kaçınmazlardı.

            Bilhassa gelinler için çok eziyetli olabilecek bu geleneğin niçin uygulanmaya konduğunu net olarak anlama şansı bulamadım. Ancak eski dönemlerde eğlence için zaman ayrılamadığı, sadece kışın karlı günlerinde biraz olsun dinlenebilen insanlarımızın, hoşça vakit geçirebilmek amacı ile bu tip gelenekleri uyguladıkları ve kış ayları dışında da kendilerine bir nebze eğlence yarattıklarını sanıyorum.

            Bu geleneğin özü, gelinin damat tarafı büyüklerinin, damadın da gelin tarafı büyüklerinin izni olmadan hiçbir şey yapmamaları, konuşmamaları, oturmamaları ve gelinlerin yüzlerini gizlemeleri temelinde bir gelenektir. Bu gelenekte bilhassa gelinler için çok katı kurallar bulunmaktadır. Yürürken bile, gelen gidenleri kontrol etmesi gerekir ve damat yakını birini gördüğü zaman durması beklenir. Gelen kişi erkek ise yüzünü yazma ile kapatmalı ve kişi yanından geçene kadar kımıldamadan beklemelidir. Evde de Damat tarafı büyükleri geldiğinde onlara hizmet etmeli ve onlar izin vermediği sürece oturmamalı, gülmemeli, onay almadan bulunduğu mahalden ayrılmamalıdır.

            Büyükler, bu geleneğin uygulanmasında temel direk konumundadır. Zira büyükler gelinine veya damadına izin verdiğinde bu geleneğin uygulanması sona ermektedir. İzin verilmemesi durumunda örneğin büyüklerden biri gelinden bir şey isterse ve aynı ortamdaki başka bir büyük gelinin ortamdan ayrılmamasını isterse gelinin bu durumda eşine daha yakın olan kişinin talimatına göre hareket etmesi beklenirdi.

            Kendi başımdan geçen bir olayı anlatarak, yaşlıların eskiden bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu anlatmaya çalışacağım.

            1982 yılında eşimle benim sözüm kesilmişti ve kayınpederimin evinde aile arasında nişan(sicaşi ç’anda) yapılacaktı. Doğal olarak biz çukulata ve çiçeğimizi alarak eve geldik. Kapıyı eşimin anneannesi açtı. Ben eve en son girdim. Anneanne bana “Nasılsın” diye sordu. Ben doğal bir şekilde “İyiyim, sizler nasılsınız” diyerek elini öptüm.

             Anneanne elimi bırakarak salona ve oradan da odalardan birine girdi. Ben çok bozuldum.”herhalde beni beğenmedi” diye içimden geçirdim. Kaynanam hemen devreye girerek “oğlum, annem sana damatlık yaptıracaktı, kızım seni uyarmadı mı “dedi. Eşim bu konuda bana bir şey dememişti. Ben hemen anneannenin olduğu odaya gittim. “Şimdi ben dışarıya çıkayım. Kapıyı yeniden çalayım. Sizde açın dedim.” Ama o kabul etmedi. Bu konuyu daha sonraları konuşurken, bacanağım akrabası olduğu için ona sicaloba’lık yaptıramadığını ve o zamandan kaynanama eşim için, onunla evlenecek kişiye mutlaka bu âdeti uygulayacağını söylemiş. Bana da damatlık yaptıramadığı için çok üzülmüştü. Daha sonraları kendisine tekrar kapıdan girmemi niçin istemediğini sorunca bana, “Sen bir defa benle konuşmuştun. Konuşan damada nasıl damatlık yaptıracaktım ki? Böyle bir şey yapmış olsam “Hemuşi coh’o sicaloba var ivert’u (onun adı damatlık olmazdı.)”demişti.

            Bir geleneğin uygulanabilmesi için gelin ve damadın aynı öfr ve âdeti uygulayan topluluktan olması beklenir. Eskiden evlilikler istisnalar dışında köy içi, cıvar köyler, ilçe ve civar ilçe ile sınırlı olduğu için hemen hemen tüm evlilikler bu çevrelerde yapılır ve gelenekler de uygulanırdı. Günümüzde şehirlerde artık bu tip evliliklere zor rastlanmaktadır. Şehir yaşantısı içinde bunu da doğal karşılıyorum. Çocuklarımız hemşehrileri ile daha az görüştükleri için idealist aileler dışında, dünürler farklı kültürlerden oluşuyor.

            Günümüzde kendi çevremizde aynı kültür içinde yapılan evliliklerde bile artık bu geleneğimiz uygulanmamaktadır. Zira uygulayacak ve uygulatacak kadar bile bilinmemektedir.

Kemal ÖZBIYIK ANKARA Eylül 2008